Yaptığınız her eylemi, daha değişik bir biçimde yapabilirdim diye düşünüyor olmanız; verdiğiniz her kararın, verilebilecek en doğru karar olup olmadığını düşünüp duruyor olmanız ya da olabileceğin en kötüsünü düşünmekten kendisini bir türlü alıkoyamamanız gibi düşünsel etkinlikleriniz sizi tüketebilir. Bu örneklerde görülen, “düşünüp durmaktan kendi alıkoyamama” alışkanlığı, bırakılması çok güç olan bir alışkanlıktır.
En doğru çözümü bulabilmenin en iyi yolunun, ilgili konu üzerinde çok düşünmek olduğuna kendinizi inandırmış olabilirsiniz; ancak bu yaklaşım, genellikle doğru bir yaklaşım değildir. Gerçekte, bir konu üzerinde ne denli uzun durursanız, verimliliğiniz o denli düşer.
Herkes, zaman zaman, düşünüp duruyor olmaktan kendini alıkoyamıyor olabilir. Bir sonraki hafta yapacağınız bir sunumla ilgili olarak, yolunda gitmeyebilecek bütün olasılıkları düşünüp duruyor olabilirsiniz.
Gereksiz bir biçimde aşırı düşünmenize bir son verebilmek için, öncelikle, ne zaman böyle bir yaklaşım içine girdiğinizi ayırt edebilmeniz gerekir. Bunu bilebilmenin birtakım yolları vardır.
Düşünüp durmaktan kendini alıkoyamama ya da diğer bir deyişle aşırı düşünme, var olan sorunu çözmek için düşünüyor olmaktan çok ayrı bir durumdur. Aşırı düşünme, sürekli sorunun kendisi üzerinde duruyor olma iken; sorunu çözmek için düşünüyor olma, bir çözüm arayışına girme olarak tanımlanabilir. Sözgelimi, meteoroloji, bir fırtına kopacağını ve sel basma olasılığı olduğunu bildirdiğinde, aşırı düşünme ve sorun çözme yaklaşımları arasındaki ayrım şöyle olur: Aşırı düşünme yaklaşımında, “Keşke böyle bir fırtına kopmasaydı. Çok kötü olacak. Umarım evimiz bundan büyük bir zarar görmez. Neden bütün bu kötülükler beni buluyor? Ben bunun altından kalkamam” denir. Sorun çözme yaklaşımında ise, “Evin dışında/balkonda bulunun bütün eşyaları kaldırayım. Evimize sel basmasını önlemek için kapı altlarına kum torbaları koyabilirim” gibi bir tutum sergilenir.
Bu örnekte de görüldüğü üzere, sorun çözme yaklaşımı, gerekli birtakım önlemlerin alınmasını sağlarken; aşırı düşünme yaklaşımı, istenmedik birtakım duygular yaşanmasına, çözüm arayışına girmekten uzaklaşmaya ve verimsizliğe yol açar.
Aşırı düşünmenin diğer örnekleri, yineleyici birtakım düşünceler içine girmek, aynı konu üzerinde, verimsiz bir biçimde, “geviş getirircesine” düşünüp durmaktan kendini alıkoyamamak ya da durduk yere, kötü bir şey olacağı beklentisine kapılmaktır.
Aşırı düşünüyorken sanki zihniniz susmuyor gibi olur. Uyuyacak olduğunuzda, değişik birtakım düşünceler zihninize üşüşmeye başlar ve kötü bir şeyler olacakmış gibi bir düşünceye kapılırsınız ve uykuya dalmakta güçlük çekersiniz. Uyumakta güçlük çekince de, ertesi gün kendinizi iyi hissetmeyeceğinize ilişkin birtakım düşüncelere kapılır ve kaygılanmaya başlarsınız. Böyle hissediyor olmanız da, uykuya dalmanızı daha da güçleştirir.
Belirli bir konu üzerinde uzun uzadıya ve derin derin düşünmenin yararı olduğuna kendinizi inandırmış olabilirsiniz. Yaşadığınız soruna çok değişik açılardan bakmaya çalışmanın gerekli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ancak, aşırı çözümleyici olmak ve takıntılı bir biçimde düşünmeye çalışmak, bir süre sonra, karar vermek için bir engel olmaya başlar. Belirli bir konuda çok kararsız kalıyorsanız, aşırı düşünme yaklaşımı sergiliyor olabilirsiniz. İkinci bir görüş almaya çalışıyor ya da olası başka seçenekleri göz önünde bulundurmaya çalışıyor olabilirsiniz, ancak belirli bir aşamadan sonra, bunların artık pek bir önemi kalmaz.
Aşırı düşünmek, kimi zaman, vermiş olduğunuz kararlar için de sizi zora sokar. Sözgelimi, başka bir meslek ya da iş seçmiş olsaydınız ya da kendi işinizi kurmuş olsaydınız yaşamınız çok daha iyi olurdu diye düşünüp duruyor olmakla çok zaman yitiriyor olabilirsiniz. Gerekenleri, gerektiği zaman yapmadığınız için hayıflanıp duruyor olabilirsiniz. Kimi zaman, verdiğiniz kararlar üzerinde yeniden düşünmek, yanlışlarınızdan ders çıkarmak adına yararlı olabilir, ancak ısıtıp ısıtıp yeniden değerlendirmeye kalkmak ve verdiği kararlardan ötürü sürekli olarak kendini eleştirmek, zihinsel bir işkenceye dönüşebilir. Dolayısıyla, kendinizi daha kötü hisseder ve daha sonra karar vermekte, daha çok güçlük çekmeye başlarsınız.
Yapılan araştırmalarda, yaşanan sorunu daha az düşünmenin daha iyi çözümler üretmeyi sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca, bir “kuluçka dönemi”nin olmasının en iyi kararı vermeye yardımcı olabildiği gösterilmiştir.
Sonu gelmez bir biçimde, oturup sorunu düşünmektense odağınızı değiştirebilirsiniz. Başka bir işle uğraşırken, zihniniz, arkada çalışmayı sürdürerek daha iyi çözüm yolları bulmayı sağlayacaktır. Sorunun “üzerine yatarak” bir gece geçirdikten sonra da çözüm bulduğunuz zamanlar olabilir. Kendinize zaman tanımalısınız…
PSİKİYATRİST PROF. DR. Ertuğrul KÖROĞLU