Prof. Dr. Doğan Şahin ile “İTF Film Okumaları”

2003 tarihli DOGVİLLE, birçok ülkenin ortak yapımcı olarak imza attığı, Lars Von Trier‘nin yazıp, yönettiği  avangard dram filmi.  2016 yılında BBC‘nin düzenlediği ve dünyanın her tarafından 177 film eleştirmeninin oy kullandığı “21. Yüzyılın 100 Harika Filmi” listesinde 76. sırada yer almıştır.

Konu: Amerika’da 1930’ların karanlık dinginliği yaşanmaktadır. Kıpırtısız bir hayat süren Dogville halkının hayatı birdenbire kasabaya gelen bir kadınla değişir. Peşinde olan mafyadan kaçan güzel bir kadın olan Grace, barınmak amacıyla Dogville adlı küçük bir kasabaya sığınır.

Oyuncular/Karakterler:

* John Hurt – Anlatıcı
* Nicole Kidman – Grace Margaret Mulligan
* Lauren Bacall – Ma Ginger
* Chloë Sevigny – Liz Henson
* Paul Bettany – Tom Edison, Jr.
* Stellan Skarsgård – Chuck
* Udo Kier – Ceketli Adam
* Ben Gazzara – Jack McKay
* James Caan – Koca Adam
* Patricia Clarkson – Vera
* Shauna Shim – June
* Jeremy Davies – Bill
* Philip Baker Hall – Tom Edison, Sr.
* Blair Brown – Bayan Henson
* Željko Ivanek – Ben
* Harriet Andersson – Gloria
* Siobhan Fallon Hogan – Martha
* Cleo King – Olivia
* Miles Purinton – Jason

Prof. Dr. Doğan Şahin ile “İTF Film Okumaları” etkinliği  30 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Amfisinde gerçekleşmiştir.

Dogville ‘ ye Benim Bakışım

Bu film aslında SADOMAZOJİZM ile ilgili.

Filmin konusu; evrensel bir konu olarak görünüyor ancak filmin senaristi ve yönetmeni olan Lars Von Trier neyi var, neyi yoksa ortaya dökmüş. Kendisi Yahudi ve filminde kendine dair çok bulgular var. Yahudi olmaktan nefret ediyor, nefret ettiği şeye; öfkesini gösteriyor. Yahudi ama bir açıklamasında demiş ki,  “Hitlere sempati duyuyorum, onları anlayabiliyorum”. Ebeveynleri ne yaparsa yapsın ona karışmazmış,  evde çıplak gezermiş, peki bu durumda bu çocuk özgür mü, yoksa sahipsiz mi? Annesi 90 yaşındayken ölürken diyor ki; ‘baban, baban değil, babanın patronu senin baban. ‘ Gerçek babasıyla konuşmaya gidiyor. Aldığı yanıt; ‘avukatım seni arasın‘.

Filmde bir kasaba var ve Kasabanın adı: Dogville.Dog’ (köpek), ‘Ville’ ise; köy (Fransızca) anlamına geliyor. Ve kasabada tek köpek var; onunda adı Musa. Film boyunca sesi var, kendisi yok. Film sonunda bir kez görünüyor. Herkes katledildikten sonra.

Bir kasaba insan var. Kasabaya tanımadıkları bir yabancı geliyor. Önce kendisine eşit olduğunu düşündükleri sonrasında kendilerinden daha aşağı olduğunu düşündükleri bu kişiye;  önce adil, sonrasında da ‘bu, bize mecbur diyerek‘ kötülük ediyorlar, zaaflarından faydalanıyorlar.

İnsan acaba ne kadar kötü olabilir?

İnsan başka insanlardan korktuğu an, onun zaaflarından yararlanılabilir mi?

Babası Grace’ e soruyor; ‘ kötü insanları ne derece af etmeliyiz?’

Madem bu kadar kötü olunabilir, o zaman cezalandırılabilinir. Ceza ile izleyicinin yüreği soğutuluyor ama orada öldürülen şey; kasaba. Yani; insan. İnsan bu kadar aşağılık bir varlık, sende bu kadar aşağılık bir varlıksın deniliyor. Kendini öldürmek isterken herkesi cezalandırıyor. Yüreğini soğutmak istiyorsan, kendini öldürmelisin sonucu ortaya çıkıyor.

İnsan neden her durumda kendini haklı çıkarmaya çalışıyor?

İnsanların eline FIRSAT geçince içindeki kötülüklerini sonuna kadar kullanıyorlar. İnsanlar ne kadar kötülük yaparsa yapsın, her zaman yaptığını meşru bir zemine oturtmak istiyor. Grace’e ilk tecavüz eden Chuck diyor ki; ‘Senin yüzünden oldu. Karım elmaları sevmiyor. Bende, sende elmaları seviyoruz. Hem beraber elmaları seveceğiz, hem de bana yok diyeceksin.’

Tecavüz olayında karısı Grace’ i suçladı. Kocasını değil ! 

Grace, yardıma muhtaç olduğu için herkesin kötülüğüne göz yumdu. Bazı insanlar kendisine kötü davranılsın ister.  Çünkü sen kötüysen, ben iyiyimdir. Onlar kötü olduğuna göre; ben iyiyim der, kendine. İnsanlardan kötülük gördüğü zaman kendisini iyi hisseder. O yüzden kötülük görme ihtiyacı hisseder. İnsanları öldürürken ne diye düşündü? Bana çok kötü şeyler yaptılar ama ben onlara çok iyi davranmıştım. Ben onların yerinde olsaydım asla böyle bir şey yapmazdım.

Grace’ in  babasıyla kibir hakkında konuşmasını tekrar izleyebilirsiniz,  önemli.

Bu filmin ikinci konusu da ; İTİBAR.

Tom neden bu kadar zavallı?

Tom neyi korumaya çalışıyor?

Devamlı surette diğer insanlar nezdinde nasıl algılandığıyla ilgileniyor ve  bu yüzden sevgisine de, sevgilisine de sahip çıkamıyor. Başkalarının durumu nasıl gördüğü, nasıl yargıladıkları, nasıl değerlendirdikleri sevgiden daha önemli. Kıza; ‘Ben sana aşığım’ diyor , kız da ‘sana karmaşık duygularım var’ diyor. Ama Tom ona doğru bir adım atmıyor. Bir risk almayacaksanız, açık oynanamamak sizi iyi hissettiren bir şey.

Sonuç;  itibarınız sevginizden daha önemliyse o sevgi falan değil. Tom, Grace’ i ödül olarak istiyor, diğerleri de zorla.